Çağrı Kuş
19.05.2018

Girişimcilik 101: Neden ve Nasıl?

Sembolizmin gücüne yürekten inanan birisi olarak bu yazıda anlattıklarımın sembollerini ‘Taşan damlalar, er meydanı ve erken dökülen saçlar’ olarak buraya işlemek istiyorum…

Ön Metin;

Bu yazı ve takip edecek yazılarla yapmak istediğim; işimizi kurma sürecinde yaşadığımız beşeri, toplumsal ve ticari tecrübelerimi sizlerle paylaşmaktır. Bu deneyimin, hayallerimden birisi olan kitap yazmak için de iyi bir antrenman olacağını düşünüyorum. Yazılarımda, kendi hayatını şekillendirmek isteyen girişimcilerin günlük hayatta aşmak zorunda olduğu birçok problemi bizim nasıl aştığımız veya nasıl aşamayıp etrafından dolaşmaya çalıştığımızı göreceksiniz.

Tabi bu arada girişim serüvenine çıkmak isteyen veya çıkmış insanların merak ettiği birçok konuya açıklık getirebilecek bilgileri de aktarmaya çalışacağım. Bizim yaşanmışlıklarımız bazılarınızın daha hızlı yol almasına veya sadece gülümsemesine, bazılarınızın ise bize yol göstermesine vesile olabilir. Aslında her şeyin ötesinde ‘paylaşmak’ bu yazıyı yazmam için başlı başına yeterli bir sebeptir diye düşünüyorum. Umarım çok paylaşır ve paylaşırken keyif alırız…

1. BÖLÜM: NEDEN?

Sizlerden gözünüzde damlatan bir musluk canlandırmanızı rica ediyorum. Sonra suyun ziyan olmasını önlemek için altına hemen boş bir bardak koyduğunuzu hayal edin… Bardak ağzına kadar dolana dek her şey yolundadır ve musluktan damlayan suyun ziyan olduğunu düşünmezsiniz değil mi? Sonuçta, bardaktaki su sizin için ileride kullanılabilir halde orada duruyordur. Ancak, bardak ağzına kadar dolduğunda -o çok işe yarayan- bardak bir anda tüm fonksiyonunu yitirir ve başladığınız yere döndüğünüzü hissedersiniz. Tam o anda bardaktan taşmaya başlayan her su damlası sizi rahatsız eder ve içinizde bir arayış başlar. Bunun sonucunda bardağı büyütmek, boş olanla değiştirmek veya gözünüzü karartıp musluğu tamir etmek isteyebilirsiniz.

Artık mevcut bardağın yetmediğini ve dışarıya taşan her damlanın beni çok derin bir huzursuzluğa ittiğini fark ettiğimde hayatımın en önemli kararlarından birisini alarak yöneticilik yaptığım şirketten ayrıldım ve sevgili ortağım Seray Uzgur ile 19 Aralık 2017'de Fill-Labs’i kurduk. Tabiri caizse bardağı boşaltmayı veya değiştirmeyi değil de musluğu tamir etmeyi seçtik. Böylece suyun ne kadar az veya çok akacağına kendimiz karar verebiliriz diye düşündük.

Ben hayatımın bazı dönemlerinde bu bardak gibi dolduğumu, artık kabımı değiştirmem gerektiğini yoksa her yeni damlanın ziyan olacağını hissettim. Her kabımı değiştirme kararı aldığımda hayatım daha ileriye gitti. Sizin böyle hissettiğiniz oluyor mu ve oluyorsa ne yapıyorsunuz?

Ben yapı itibariyle önemli gördüğüm konuları sembolleştirmeyi çok seven birisiyim. Nasıl ki, yazımın başındaki ‘damlalar’ öğrenilen bilgi,edinilen kaynaklar ve üretmek arzusunu simgeliyorsa, girişimcilik adına en az onun kadar önemli bir simgeden daha bahsetmek istiyorum: ‘Er Meydanı.’ Bence girişimcilik demek en azından er meydanına çıkacak kadar cesur olmak demektir.

Fakat, bahsettiğim cesareti böyle her şeye karşı gözünüzü karartmak ve şuursuzca etrafa saldırmak olarak algılamayın. Bakın bu konuda Nelson Mandela’nın müthiş bir sözü var; "Cesaretin, korkunun yokluğu değil, onun karşısındaki zafer olduğunu öğrendim. Cesur adam korkmayan değil, korkusunu fethedendir...” İtiraf etmeliyim ki, kendi şirketimi kurma kararını almadan önce aylarca kafamı yastığa koyduğumda içimde taşıdığım yüzlerce korkuyla yüzleşmek zorunda kaldım.

Nelson Mandela 1918'de doğdu ve 2013'te öldü. Güney Afrika’nın ilk siyahi avukatı ve ilk siyahi cumhurbaşkanı oldu. Hayatının her anında gösterdiği cesaretiyle milyonlarca kişiye ilham verdi. Teşekkürler Bay Mandela…

Bir düşünün, henüz 27 yaşındasınız, 5 yıldır sektörün lider firmasında çalışıyorsunuz ve şirketin satış-pazarlama alanındaki en önemli pozisyonu size verilmiş. Kendi elinizle kurduğunuz bir ekibiniz var, müşterileriniz sizi çok seviyor ve yaşıtlarınızın ortalama gelir seviyesinin üstünde bir kazanca ve prestije sahipsiniz. Neden oluşturmuş olduğunuz bu konfor alanından dışarıya adım atmak ister ve tüm bu sayılanları kaybetmeyi göze alırsınız?

Tabi ki bu sorunun genel geçer bir doğrusu yok ve her kişi için farklı cevapları olabilir. Ayrıca bu cevabı bulabilmenin de çok kolay bir süreç olmadığını tahmin edersiniz... Benim içinse zor olan bu sorunun cevabını bulmak değildi. 13 yaşında düzenli para kazanmak için çalışmaya başladığım günden bu yana ‘kendi işimi kurmak, üretmek ve etrafımdaki insanlara ilham vererek onlara liderlik etmeyi’ hayal ettim.

Bu açıdan baktığımızda, bugüne kadar çalıştığım tüm işlerde şu iki motivasyondan birisine sahiptim; kendi işim için gereken yetenekleri edinmek veya çalışan olarak girdiğim işin sahibi olmak… İş hayatının içinde geçirdiğim 14 yılın ardından vardığım nokta ikinci motivasyonumu yıktı ve anladım ki ‘başkasının kaptanlık ettiği bir gemide kendi hayallerine giden bir limana ulaşmaya çalışmak’ olabilecek en iyi yöntem değil. En azından yeterince cesur bir yöntem değil…

İlaveten, kafamı yastığa koyduğumda beni cesaret göstermeye iten bir düşünceyle sürekli boğuşup durdum; ‘-Çağrı, gerçekten düşündüğün kadar yetenekli misin?’ İşte bu soruya cevap bulabilmenin tek yolu cesaretimi toplamak ve denemekti.

Bu noktada bana kalan tek seçenek, eski çağlarda kılıç dövüşüne çıkan bir savaşçı gibi, her şeyi kaybetmeyi göze alarak o meşhur ‘er meydanına’ çıkmak ve kaybetmemek için elimden geleni yapmaktı. İşte şimdi tam da bu savaşın ortasındayım ve ilk birkaç mücadeleden galip ayrılmayı başardım.

Her girişimci Kral Leonidas gibi yetenekli bir savaşçı ve adanmış bir ruhtur.

2. BÖLÜM: NASIL?

‘Arzular’ hayatın hangi an ve koşulunda ortaya çıkarsa çıksın girişimcinin kapısını asla tek başlarına çalmazlar. Yanlarında mutlaka ‘planlar ve eylemler’ ile gelirler. İşte sıradan bir kişiyle girişimciyi farklı kılan özelliklerden birisi bence budur. Ayrıca, sizi bu sınavda başarıya götürenler içerisinde ‘arzuları’ ifade eden ‘Neden?’ sorusuna iyi bir cevap verebilmek 1 puan ise, ‘planlar ve eylemleri’ içeren ‘Nasıl?’ sorusunu cevaplayabilmek 99 puandır. Size ilk başta böyle görünmemesinin sebebi girişimcilik sınavında ilk soruyu yanıtlamadan ikinci soruyu göremiyor olmanızdır… Peki ‘Nasıl?’ sorusuna cevap ararken hangi işlem basamaklarını cevaplandırmak gerekiyor?

Bir işi planlamak dediğinizde aklıma muhteşem Ocean’s 11 filmi geliyor. Girişimciler aynı bu filmin senaryosundaki gibi her olasılığı ince ince planlamalı, riskleri azaltmalı ve en uygun ekibi kurmaya gayret etmelidir.

Bu süreçte gece gündüz ayrımınızı ortadan kaldıracak ve muhtemelen saçlarınızın dökülmesine yol açacak yüzlerce küçük soruya cevap vermeniz gerekiyor ama bence düşünülmesi gereken konuları 4 temel başlık altında ele almak mümkün;

Fill-Labs’i kurarken yukarıdaki 4 konuya nasıl yaklaştığımızı gelecek yazılarımda uzun uzadıya anlatacağım. Şimdi ise biraz daha somut adımları bizim hayatımızdan örneklerle açıklamaya çalışayım…

Girişimcilik, doğası gereği yüksek risk ve yüksek fırsat oranı ile özdeşleşen bir kavram. Ancak, genelde ‘yüksek risk’ olgusu üzerinde yeterince çalışıp onu ‘kabul edilebilir risk’ noktasına çekemediğiniz durumlarda muhtemelen kısa dönemde son nefesini verecek bir işe adım atmışızdır.

Girişimcilikte risk kavramı üzerine GEC2018'de ünlü iş adamı ve melek yatırımcı Paulo Andrez’in ‘Zero Risk Start-Up’ adlı konuşmasını dinlemiş ve sonrasında sohbet etmiştim. İşte o gün anladım ki, üç ayaklı bir iş modeli oluşturmuş olmamız şirketimizin geleceği için aldığımız en doğru kararlardan birisiydi. Yani biz şuanda Fill-Labs içerisinde 3 temel faaliyet yürütüyoruz; yazılım ve iş geliştirme danışmanlığı, terzi dikişi yazılım projeleri ve Sanaiyi — Dijital Araç Yönetim Sistemleri adlı start-up projemiz. Geçtiğimiz 5 ay içerisinde üç faaliyet alanımızdan da çeşitli faydalar gördük. Bunlardan birisinin yavaşladığı anda diğeri ivme kazanarak bizim sürekli oyunda kalmamızı sağladı. Biz, gelir ve faaliyetlerimizi 3 ayağa böldük, eğer mümkünse her girişimcinin a,b ve c planlarının olması gerektiğini söyleyebilirim. Böylece, yaşanan ufak aksaklıklar sizin için problem olmaktan çıkacaktır…

Ayrıca en önemli konu; faaliyet göstermeyi düşündüğünüz alanlardaki yetkinliğinizi ve yeni konuları öğrenme kabiliyetinizi sürekli açık tutmaya çalışmanızdır. Örneğin, sevgili ortağım Seray Uzgur 10 yılı aşkın tecrübesiyle 50'ye yakın projeyi bugüne kadar başarıyla hayata geçirebilmiş bir yazılımcı. Dolayısıyla, sahaya çıkıp yeni bir iş konusuyla ilgili görüşme yaptığımda Seray rehberliğindeki ekip arkadaşlarımızın konuyu en iyi şekilde sonuca götüreceğini biliyorum. Aynı şekilde, benim 14 yıldır edinmiş olduğum satış, pazarlama ve iş geliştirme kabiliyetlerimin verdiği güvenle Seray sadece yazılımını üretmeyi düşünebiliyor. Yani demek istediğim şey, girişiminiz içerisinde farklı yetkinlikler gerektiren alanlar var ve siz her şeyi yapabilecek bir süper kahraman değilsiniz. Birbirini tamamlayan ve yetkin bir ekip oluşturuyor olmak sizin üretme ve para kazanabilme kabiliyetinizin temelinde yer alıyor.

Artık filmlerde bile tek bir süper kahraman yeterince ilgi çekmiyor. Ekibinizdeki herkes kendi alanında bir süper kahraman olmak durumunda…

Hayati öneme sahip diğer konular ise finansal kaynaklarınız ve sahip olduğunuz network’ünüzdür. Biliyoruz ki, girişimci dediğiniz insan modeli dünyanın hiçbir yerinde çok geniş finansal kaynaklara sahip değildir. Üstelik genç bir girişimcinin network’ünün çok geniş olmaması da gayet doğaldır. Ancak, bu problemler için efektif çözümler bulunabiliyor.

Örneğin, biz şirket sermayemizin tamamını öz kaynaklarımızla oluşturacak kadar şanslı olmamıza rağmen KOSGEB tarafından verilen desteklerden faydalandık ve birçok giderimizin geri ödemesini alabileceğimiz bir fırsat yakaladık. Bunun yanında etkin maliyet yönetimi yaparak oldukça düşük maliyetlerle şirketimizin ilk birkaç ayını geçirdik. Bu aşamada paranızın olup olmaması çok önemli değil, her durumda maliyetleri en düşükte tutmanın yollarını aramalısınız. Unutmayın, şirket kurarak bizi bir anda zengin etsin diye piyango bileti almıyoruz. Uzun ömürlü, sağlıklı ve donanımlı olmasını istediğimiz bir çocuk yapıyoruz.

Hiçbir iş insandan bağımsız olarak var edilemiyor. Bu açıdan sizin önünüzü açacak bir network’e sahip olmak çok önemli. Şanslıyız ki, ben uzun yıllardır (TÜGİAD, TOBB v.b.) bir çok sivil toplum kuruluşu ile temas içerisinde oldum. Ayrıca Seray ve benim geçmiş iş hayatımızdan kaynaklanan oldukça geniş bir çevremiz olmasına rağmen asla yeterince insana dokunabildiğimizi düşünmüyoruz. Bu sebeple bize hem ihtiyaç duyduğumuz konularda mentorlük sağlayabilecek, hem de sahip olduğu network’ten faydalanabileceğimiz bazı kuluçka merkezleriyle temasa geçtik ve Sanaiyi projemizle İTÜ Çekirdek içerisinde yer almaya hak kazandık.

Şuanda ihtiyaç duyduğumuz akıl/fikir ve network desteği alanında çok faydasını gördüğümüz, çok sevdiğimiz bu platformun etkin bir parçasıyız. Eğer kişisel bağlantılarımız olmasaydı bile İTÜ Çekirdek bize çok büyük bir ivme kazandırmış olurdu. Herhangi bir girişimci aynı bizim gibi bir kuluçka merkezine katılmak için projesini geliştirebilir. İçtenlikle kendinize yapacağınız en büyük katkılardan birisi olabileceğini söyleyebilirim.

İTÜ Çekirdek geçtiğimiz yıl Avrupa’nın en iyi 2., Dünya’nın ise en iyi 3. kuluçka merkezi seçildi ve gerçekten harika iş çıkartıyorlar.

‘Nasıl?’ bölümündeki her madde başlı başına bir yazının konusu olduğu ve bugün baktığımızda bazen çok zorlanıp bazen kahkahalarla güldüğümüz yüzlerce anıyı da içerdiği için onları ayrı yazılarla sizlerle paylaşmak istiyorum. Böylece spesifik konularda karşılaştığımız süreçlerle ilgili detay verme şansım olacaktır.

Hayatımızın bu bir kaç ayını genel hatlarıyla size aktarma fırsatı bulduğum için çok mutluyum. Umarım sizler de okuduklarınızdan sıkılmamış ve fayda görmüşsünüzdür.

Eğer değerlendirme yapmak veya aklınıza gelen herhangi bir konuyu benimle paylaşmak isterseniz cagri.kus@fill-labs.com adresine mail atmanız yeterli.

Görüşmek üzere…

info@fill-labs.com clutch Clutch.co Twitter Twitter Instagram Instagram Linkedin Linkedin
©Fill-labs 2024 Legal Notice - Data protection - Use of cookies