Çağrı Kuş
05.06.2018

Sor ve Değiş.

Bazen aklımızda fikirler uçuşur, kalbimiz delice çarpar ve o müthiş fırsatı yakaladığımızı düşünürüz. Vakit kaybetmeden işe koyulmak gerekebilir, ama öncesinde hayat kurtaran 2 değeri hatırlamamızda fayda var…

Aşk insanın karşılaştığı en kompleks duygulardan birisidir ve girişimcilik birçok yönüyle aşka benzer. Örneğin, iş yapma heyecanı insanın içine bir kez düştüğünde gündüz yerinizde oturamaz, gece ise uyuyamazsınız. İşte tam bu durum, akıl ve kalp arasında müthiş bir çatışmaya yol açar... Herhangi bir konu hayatınızın bu kadar merkezine yerleştiğinde ise beklentiler yükselir ve duygularınızı işin dışında tutamazsınız. İşte tam bu an ‘büyük başarılar ve daha büyük başarısızlıklar’ kapınıza gelmiş demektir… Girişimciyi güvenli tarafta ve zinde tutacak 2 kritik konuyu daha işin başında zihnimize kazımakta fayda var.

SOR! Cem Yılmaz’ın G.O.R.A filmindeki şu sahneyi birçok kişi hatırlar; Arif sevgilisi Ceku’yu kurtarmak için planlar yaparken Garavel Usta bir makine aracılığıyla Arif’e ihtiyacı olan tüm özellikleri yükler. Böylece Arif tüm zorlukların üstesinden gelebilecek özelliklere bir anda kavuşur... Hepinizin yüzündeki tebessümü görür gibiyim. Ne kadar sempatik bir sahne olsa da bu durum şimdilik sadece filmlerde oluyor. Ne yazık ki girişimcinin başarıya ulaşmak için ihtiyaç duyduğu nitelikleri bir anda elde etmesi mümkün değil. Edinilen her becerinin ödenmesi gereken bir bedeli var…

Arif, doğru mentörlerle karşılaşsa çok iyi bir girişimci olabilirmiş. Şimdilik sadece halı, kilim, travel ve gördüğünüz üzere biraz karate var :)

Şöyle bir düşünelim; Dünya üzerinde 7 milyardan fazla insan yaşıyor. Bu insanların sadece yüzde 1’inin sana katkı sağlayabilecek nitelikte olduğunu kabul etsek, acı tecrübeler yaşamadan zorlukları atlatmana yardım edecek 70 milyon insan yeryüzünde nefes alıyor demektir. Bazen iş fikrimize duyduğumuz sadakat ve kendimize olan güvenimizden dolayı, işimizle ilgili konularda her şeyin en iyisini biz biliyoruz gibi düşünebiliriz. İşte şimdi gerçeklerle yüzleşmeliyiz, biraz önce yaptığımız çok basit matematik hesabı bile ‘sormanın sormamaktan çok daha akıllıca olduğunu’ gösteriyor…İlk adım olarak derin bir nefes al ve sende saygı uyandıran herhangi birisine ‘cevap vermek için değil, anlamak için şu cümleyi kur: iş fikrimi değerlendirebilir misiniz?’

‘Sormak ya da sormamak. İşte bütün mesele bu!’

Savunmak veya kabul ettirmek için değil, anlamak ve üzerinde düşünmek için insanlara sormayı başarabilirsen kendin için müthiş bir adım attın demektir. Bunun o kadar kolay olmadığını kabul ediyorum, itiraf etmeliyim ki geçmişte bazı konularda ben bunu başaramıyordum. Hep en iyi ben düşünürüm, kimsenin göremediğini ben görürüm gibi geliyordu. Daha doğrusu öyle olması gerektiğini düşündüğüm için istemsizce öyle davranıyordum. Sonra zaman içerisinde, asıl fark yaratabileceğim alanın her şeyi bilen Çağrı’dan her şeyi soran Çağrı’ya evrilmekte olduğunu keşfettim. Çünkü, her şeyi bilmek mümkün değil, yani bu kaybetmesi garanti olan bir oyun. Ancak doğru soruları doğru şekilde sormayı başarabiliyorsanız karşınıza çıkan her zorluğu aşabiliyorsunuz. Yani kıymetli olan bilmek değil, sormak ve öğrenebilmek…İşte bu aydınlanmadan sonra mümkün olduğunca çok kişiye aklıma gelen fikirleri anlatıyor, onların eleştirilerine kulak veriyorum. Tabi ki bana her söylenileni yapmam veya her fikre aynen katılmam mümkün değil. Ancak katılmasam bile o fikri ön yargısız şekilde dinlediğimde kendi fikrimin çok daha sağlıklı temellere oturmasını sağlıyorum. Size de aynısını tavsiye ederim…

Socrates MÖ 399'da şöyle demiş; ‘Gerçek bilgi hiçbir şey bilmediğini bilmektir.’ Aradan geçen 2417 yıla rağmen hala çok şey bildiğimiz hakkında teoriler üretiyoruz…

DEĞİŞ! Dünya üzerinde yaşayan canlılar milyarlarca yıl içerisinde iklim değişiklikleri sebebiyle birçok kez toplu şekilde yok olmuşlar. Beklenilenin aksine, hayatta kalanlar en büyük, en güçlü veya en vahşi olanlar değil. Hayatta kalmanın sırrı değişen şartlara adapte olabilmekten geçiyor. Sen girişiminin karar vericisi olarak, işinin ömrü ve başarısı üzerindeki en önemli etkensin. Senin işini etkileyebilecek tüm trend ve gelişmeleri takip etmek için çaba sarf ederek mümkünse pozisyonunu değiştirmeli ve değişime karşı durmak yerine değişimi kanatlarının altına alarak daha yükseğe uçmalısın.

Biraz bu konuyu somutlaştırmakta fayda var; geçtiğimiz ay Fill-Labs olarak hizmet verdiğimiz bir firmayı ziyarete gittim. Firmanın iki sahibinden birisi 60'lı yaşlarının ortalarında, çok saygı duyduğumuz bir iş insanı. İşbirliğimizden karşılıklı memnun kaldığımız için bu sefer birlikte başka bir projede ortaklık için görüşmeler yapıyoruz, Nişantaşı’nda yürürken kendisine sorular soruyor ve değerli tecrübelerinden faydalanmaya çalışıyorum.

Her durum onu yaşayan kişinin bakış açısıyla anlam kazanır. Bakış açınızı çeşitlendirmenin en acısız yoluysa başkalarının tecrübelerine ortak olmaktır. Tecrübeleriyle beni şekillendiren herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Güneşli öğleden sonra keyifle yürürken Üstad, ‘değişen şartlara ayak uydurabilmenin ticaret hayatındaki önemiyle’ ilgili şu tecrübesini aktardı; kendisi 90’lı yılların başında 40 kişilik bir firmaya sahipmiş ve anlattığına göre işleri çok iyi gidiyormuş. Şirketi hızla büyürken gereken sermayeyi ise her ay ticaretten kazandığı parayla karşılıyormuş. Ne yazık ki, kriz büyük bir yıkıcılıkla piyasayı vurduğunda ne olduğunu bile anlayamadan döviz cinsinden borçları katlanmış ve piyasadaki tahsilatlarını da yapamaz hale gelmiş. 8 ay boyunca yeni hiçbir iş alamazken, personelini işten çıkartmamak için direnmeye çalışmış. Sonuç olarak bu dönem içerisinde elinde avucunda ne varsa yitirmiş ve o zamanki borçlarını kapatabilmek için 10 yıla yakın zaman çalışmak zorunda kalmış.

90lı yıllardaki krizi atlatıp, 10 yıl sonra ikinci kez işlerini büyütmeye başladığında bu kez 2001 krizi patlamış ve kabus geri dönmüş. Fakat, önceki tecrübesinden ders alan Üstad bu sefer TL kazandığı piyasaya döviz borçlanmamış ve krizin geldiği ilk anda çevik bir şekilde -gerekli yasal yükümlülüklerini tamamlayarak- 25 kadar personelini işten çıkartmış. Her ne kadar bu küçülmeden dolayı içi kan ağlasa bile maliyetleri kontrol altına alarak şirketi ayakta tutmayı başarabilmiş. Bu hamlenin meyvesi olarak krizi en az hasarla atlatmış ve bir yıl içerisinde durumu toparlayarak çıkartmak zorunda kaldığından çok daha fazla insana istihdam sağlamış.

Tardigrada değişen koşullara karşı en dayanıklı canlı olarak kabul ediliyor. Örneğin 151 derece sıcak ve -273 derece soğukta yaşayabiliyorlar. Ayrıca diğer canlılar için ölümcül dozun 1000 katı düzeyde radyasyona dayanabiliyorlar. Olası tüm felaket senaryolarında muhtemelen hayatta kalacakları öngörülüyor… İnsan gibi akıllı ve aslan gibi güçlü canlıların yaşadığı yeryüzünde bu küçücük canlılar değişen şartlara adapte olabilmenin ne kadar önemli olduğunun bariz bir örneği.

Bugünün Dünya’sında büyük ekonomik krizlerin patlak vermesine gerek yok, genç bir insan derste sıkıldığı için okuldan kaçtığı zamanlarda kodlayarak geliştirdiği bir program sayesinde koca koca firmaların yaptığı işler üzerinde yıkıcı sonuçlar oluşturabiliyor. Yani, kısacası ölçeğinizin ne olduğuna bakmadan uymak zorunda olduğunuz bir kural var; yaşamak istiyorsanız, esnek bir hale gelmelisiniz. Şartlar değiştiğinde işinizin de değişmesi gerekiyor. Buna direnmek veya konfor alanınızı korumaya çalışmak sadece kocaman bir kayıptır.

Bir beyaz yakalı yahut bir girişimci olun yukarıda bahsettiğim iki değerin hayatınıza inanılmaz katkıları olacaktır, en azından bende öyle oldu. Ayrıca ‘sormak ve değişmek’ için sermayeye de ihtiyacınız yok, tamamen bedava. Sadece yapın ve sonuçları görüp gülümseyin.

Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Her türlü eleştiri ve öneriniz için cagri.kus@fill-labs.com adresinden bana yazmanızdan mutluluk duyarım.

info@fill-labs.com clutch Clutch.co Twitter Twitter Instagram Instagram Linkedin Linkedin
©Fill-labs 2024 Legal Notice - Data protection - Use of cookies